Selam Kabilinden (Habernews.com)

            SELAM KABÎLİNDEN 

Allah adın zikr idelüm evvelâ,

Vâcib oldur cümle işde her kula.

 

                                   (Mevlid’den)

“Bir şiirde veya düzyazıda yazılması en zor olan kısım neresidir?” diye sorsak galiba hemen “ilk mısra ve ilk cümle” cevabı gelir. Sizlerin huzuruna çıktığım bu ilk yazı da benim en zor satırlarım olacak. Söyleyecek çok şey var ama nereden başlanır nasıl devam edilir?

Sürçülisan başlığı altında kimi zaman sosyal kimi zaman güncel ama ekseri dil ve edebiyata dair konularla karşınızda olmaya çalışacağım. Tam olarak kime ait olduğunu hatırlamadığım 2000 yıllık eski bir duvar yazısı metninde, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri uçsuz bucaksız bir kumsaldaki kum taneciği kadar bile değildir, şeklinde bir ifade geçiyordu. Bu yönüyle hata her zaman ihtimal dâhilinde ve yazarın da okuyucudan öğreneceği çok şey vardır.

Mademki sözlerimize Süleyman Çelebi dilinden Allah adıyla başladık. Mevlid hakkında bazı bilgiler vererek devam edelim. Mevlid yani asıl ismiyle Vesiletü’n Necat, Divan edebiyatı nazım şekillerinden mesnevi tarzında yazılmıştır. Edebiyatımızda roman Tanzimat’la beraber görünmeye başlar. Romanın edebiyatımıza bu kadar geç girişinin sebebi, bu ihtiyacın mesnevilerle karşılanıyor olmasıdır. Bir anlamda mesneviler, manzum romanlardır diyebiliriz.

Vesiletü’n Necat, “Fâilâtün fâilâtün fâilün” vezniyle yazılmıştır ve 732 beyitle küçük bir hacme sahiptir. 6 bölümden oluşur.

1-Münâcât faslı,2- Velâdet faslı,3- Mûcizât faslı,4- Mi'rac faslı, 5-Vefat faslı, 6- Duâ faslı,            Yazık ki Vesiletü’n Necat şairi Süleyman Çelebi hakkında bildiklerimiz ilmi verilerden ziyade rivayetlerden ibaret. Nerede doğmuştur, nasıl yaşamıştır, başka eseri var mıdır bilemiyoruz. Tek bildiğimiz Ulu camide imamlık yaptığı ve “Vesiletü'n-Necât” adını verdiği mevlidi 812 (M. 1409) de Bursa’da tamamladığı. Sadece yukarıya aldığımız ilk beyte bakarak bile eserin dil ve üslubu hakkında çıkarımlarda bulunabiliriz. Aradan geçen 600 yıl ve hâlâ sözlüksüz, lügatsiz anlaşılabilen bir üslup. Belki ilk bakışta basit görünen ama aslında bir benzerinin yazılması çok zor olan, yani eskilerin sehl-i mümteni dedikleri tarz. 

Vesiletü’n Necat, kurtuluş vesilesi, şefaatten medet uman bir ruhun kâğıtlara içini döküşü. Peki, Süleyman Çelebi’yi bu eseri yazmaya iten sebep nedir?

Süleyman Çelebi’nin Ulu camide imam bulunduğu sırada, kürsüye çıkan İranlı şiî bir vâiz, “Bakara” suresinin, “Allah'ın peygamberlerinden hiç birini diğerlerinin arasından ayırmayız (hepsine inanırız)” meâlindeki 285. âyetini izaha çalışırken, Peygamberimiz Hz. Muhammed(S.A.V.)’i, İsâ (a.s)’dan üstün tutmadığını söylemiş. Hâlbuki aynı sûrenin 253. âyetinde “O peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyetler verdik. Allah, onlardan biri ile (33) söyleşmiş, birini de birçok derecelerle yükseltmiştir” (34) beyanıyla peygamberler arasında fark ve fazilet bulunduğu açıkça görülmekte olmasına rağmen, yapılan bu yersiz konuşma, cemaat arasında infiâl ve itirazlara yol açmıştır. Vazifeli olduğu camide yapılan bu konuşmaya çok üzülen Süleyman Çelebi bu olay üzerine mevlidi yazmıştır.

Türk milleti Mevlid’i çok sevdi ve benimsedi. Hiçbir şiire vermediği bir kutsiyet vererek her fırsatta okudu, okuttu. Hatta mevlid peygamberimizin doğumunu anlatan bütün manzumelerin adı iken millet hafızası zamanla mevlidden sadece Vesiletü’n Necat’ı anlar oldu. Dilciler bu olaya “anlam daralması” diyorlar. Tıpkı bir zamanlar “bostan”ın bütün bir bahçeyi karşılarken sadece bir bitkiyi karşılar hale gelmesi gibi, “oğlan” kelimesinin hem kız hem erkek çocuk anlamına gelirken sadece erkek evladı karşılaması gibi veya Farsça gül kelimesinin bütün çiçekleri karşılamasına rağmen dilimizde tek bir çiçek türünü karşılaması gibi.

Bütün bir millet tarafından böylesi ilgi ve sevgi gören bir ikinci şiir var mıdır acaba? Kaç millet bir ibadet şuuru içerisinde özel tören düzenleyerek şiir dinler? Burada topluma mal olmuş bir ikinci şiirimiz olan İstiklal Marşı’nı da unutmamak gerekiyor. Törenle okunan bu iki şiirimizden (kesin çizgilerle ayırmamakla beraber) Mevlid, Müslüman Türk’ün manevi, İstiklal Marşı ise milli zaferinin şaheserlerindendir. Ne yazık ki bu iki şiirin gördüğü ilgiyi şairleri görmüyorlar.

Sağlıcakla kalın efendim..


Yorumlar - Yorum Yaz