Bir masumiyet karinesi sözüdür dolaşıyor ortalıkta. Günlük hayatta kullanılmayan bu tarz kelimeleri biz çok severiz. Nasıl sevmeyelim, istediğimiz yöne çekeriz bu tarz kelimeleri. Anlam olarak bu tür kelimelerin içine yine istediğimiz her şeyi sokarız. Biri sinirimizi mi bozuyor, hemen sen şeysin deyip pat diye yapıştırırız o kelimeyi alnına. Hoşumuza gitmeyen bir durum mu var kelime hemen imdadımıza yetişir, işte şeycilik yapılıyor der noktayı koyarız. Velhasıl bu kelimeler tadından yenmez. Kendine göre evir, çevir, anlamlandır kullan. Bunu medya yaparsa daha caf caflı olur tabi. Zaten bu kelimeleri en çok medya ile siyasiler sever.
Gelelim “masûmiyet karînesi”ne. Nedir “masûmiyet karînesi” Anayasa'miza göre "suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz" madde 38/4. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre "bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır" deniliyor.Şimdi, başa dönecek olursak. Bu masumiyet karinesi kimilerine göre kimileri için geçerli, yine aynı kimilerine göre bazıları için hiç de gereği yok. Kendisi gibi düşünmüyorsa, yaşamaya bile hakkı yoktur, masumiyet neymiş. Suçu eline alırsın, tıpkı elbise gibi, adamın üstüne şöyle bir tutarsın, “oo sana çok yakıştı” der gibi “oo sen suçlusun” dersin. Varsın gerisini o adam düşünsün.
İki popüler davamız var malumunuz: Birisi cephaneleri çıkan Ergenekon davası, diğeri halka yardım dağıtan Deniz Feneri. Ha masumiyet karinesi mi? Onu hiç sormayın, Ergenekon davası sanıkları için geçerlidir. Deniz Feneri için mi? Yargı süreci bile başlamamıştır ama olsun onlar zaten doğuştan suçludur. Masumiyet karinesi onların için geçerli değildir. İşte masumiyet karinesi böyle bir şeydir. Masumiyet karinesi işte bu yüzden güzeldir. İsteyen istediği gibi evirir çevirir, isteyen istediğini bu sayede masum ilan eder.