Bayram Buysa Üstü Kalsın (Habernews.com)

BAYRAM BUYSA ÜSTÜ KALSIN

İlk ve orta okulu il merkezinde okuduğum için hiçbir bayrama fiilen katılmak zorunda kalmadım. Ama liseyi ilçede okudum. 23 Nisanlara bile katıldık. Aksi gibi hep de hafta sonlarına denk gelirdi bu bayramlar. Evci iznimiz iptal edilirdi. Lisenin ilk senesinde hareketlerde de görev aldık. Lise bitti, üniversite bitti. Liseyi okuduğum ilçeye öğretmen olarak atandım ve bu yıl 2. defa aktif olarak bir bayrama katıldım. 19 Mayıs’a gençlik bayramına, gençliğin bayramına.

Doğruya doğru resmi bayramlar benim için hep tatil anlamına geldi. (Biliyorum büyük çoğunluk da aynı fikirde.) Tatil olmasının dışında bu bayramları sevemedim de. Evci iznimizin iptal olması dışında kutlamalar bana hep basmakalıp geldi. Her şey birbirinin aynısı, bürokratik ciddiyet, kravatlı sözler.

İşte bir 19 mayıs, işte bu 19 mayıs. Gençlik bayramı, gençliğin bayramı.

Sabah kalktım okula gittim. Öğrenciler daha erken gelmişler, bahçede bekliyorlar. Gülen yüz arıyorum ama nafile. Okulumuzun mevcudu az. Birlikte meydana iniyoruz. Hava sıcak. Öğrencileri hükümet konağının önüne dikiyoruz. Öğrencilerin arasından “Yağmura bile razıyım” gibi sözler duyuyorum. Sıcaktan rahatsız oldum. Bir kuytuya geçtim. Müdürler yerinden ayrılamıyor. Küçük memurlar ağaç altlarına sığınıyor. Ayaktayız. Kaymakamın gelmesini bekliyoruz. Öğrenciler bunaldıkça bunalıyor. Sonra çelenk koyma töreni başlıyor. İnternetten indirme, takdim programı, ta bilmem nerden kalma bir protokol adeti.

Arz ederim

Arz ederim

Arz ederim

Çelenkler bile basmakalıplaşmış. Mekanikleşen bayramın en somut göstergesi. Çiçekli, dallı, süslü, püslü çelenklerin yerini teneke çelenkler almış. Her sene her sene koyulduğundan masraf olmasın diye.

Sıcak bir taraftan, ayakta durmak bir taraftan. Nihayet çelenk koyma töreni bitiyor. Gülen yüz arıyorum, bulamıyorum.

Stada iniyoruz. Öğretmenlere yer ayırmamışlar. Sahada öğrencilerin başında duruyoruz. Güneş tam tepemizde. Öğrenciler sıkılıyor. Yere oturmak istiyorlar ama, ama olmaaaaz. Gençlik bayramında gençler sıcağın altında bekleyecek. Susayacak, yorulacak, sonra sonra adam olacak ülkeyi kurtaracak

İnternetten indirme konuşmalar dinliyoruz. İnternetten inme şiirler dinliyoruz. En sonunda sıra gençlere geliyor. Gençler haftalardır çalıştıkları hareketleri sergiliyorlar. Kime? Tribündekilere. Peki bu bayram ne bayramı? Tribün bayramı olmasın? Yok hayır gençlik bayramı. Gençlerin yüzlerine bakıyorum, gülmüyorlar.

Sıkılıyorum, sıkılıyorum. Benimle beraber sıkılan diğer birkaç öğretmenle beraber “bayram”ı bırakıp gidiyorum. Çünkü oturacak yer yok, olmasın önemli değil; gölge yok; o da olmasın önemli değil. Ama bayram da yok. 19 Mayısta az biraz da bayram olsun artık.

Çocuklar mı? En son gülmüyorlardı.

Çarşamba günü de tatilmiş. İşte asıl bayram bu.

Çocukluğumda iki bayram seyrettim. Hayal mayal hatırlıyorum. İki 23 nisan, yoğurt yeme, kovanın içindeki elmayı yeme, çuval, yumurta yarışmalarının yapıldığı, kör futbolunun oynandığı. Ha bir de öğrencilerin güldükleri..


Yorumlar - Yorum Yaz