Hata

HATA

Hatasız kul olmaz. Hatasız kul olmaz. Hatasız kul..

Akşama kadar içimden bu basit, bu sıradan cümleyi tekrar edip durdum. Hatta birkaç defa da dışımdan kendi kendime söyledim. Zaman zaman olur böyle. Pek çok kişi de aynı durumu yaşar sanıyorum.

Yatılı okulda okurken çok olurdu bu. Sabah birisi bir şarkının nakaratını mırıldanırdı. Belki oda başkasından duydu, belki şarkının sadece o kısmını biliyor. Sonra bu tekrar edip durduğu kısım nezle gibi, grip gibi etrafındakilere geçerdi. Daha yatakhaneden çıkmadan belki on kişiden aynı sözleri duyardım. Günün ilerleyen saatlerinde şarkı herkes gibi benim de dilime yapışırdı. Artık, yatağa giresiye kadar, bazen uyuyuncaya kadar bu adını bile bilmediğin, başını, sonunu bilmediğin şarkının sabah duyduğun kısmını tekrar et dur. Şikâyet edilecek bir durum mu? Hayır, pek değil, hatta hiç değil. Fakat ben böyle şeylerin üzerinde çok dururum. Bu küçük olay bende neredeyse takıntı olur. Kendimi her sabah şartlandırırım, ne olursa olsun bugünkü şarkı bana bulaşmayacak diye. Ama.. Ama olmaz tabi. Birkaç saat sonra günün şarkısını tekrar etmeye başlarım. Ertesi gün tekrar kendimi şartlandırırım, bu günkü şarkıyı asla tekrarlamayacağım. Bunu başarabilmek için içimden bir şarkı tuttururum. Daha da abartıp odadan çıkmadan 10 defa şarkının nakaratını içimden tekrar ederim. Ama yine olmaz..

                  Hatasız kul

                                         ol

                                                maz..

Bana ne canım olmazsa olmasın, deyip geçemem. Nerden düştü bu cümle aklıma. Daha karmaşık bir cümle olsa veya bir şiir, ne bileyim bir filozofun sözü olsa anlarım. Atasözü müydü bu? Hatasız… Yüklemi, öznesi.. Altı üstü üç kelime zaten. Hata- “sız”, isimden isim yapma eki..

Haa sahiii.. Bir de şarkı vardı. Öyle ya! Evet evet. Orhan Gencebay’ın. Acaba bu şarkının sözlerini de Cemal Safi mi yazdı? Şarkı, şarkı.. Bu yüzden mi takıldı dilime? Yok, hayır, şarkı olduğu için değil. Hımm başka bir sebebi, sebep olmalı.

Hatasız kul olmaz. Olmaz mı gerçekten. Ya peygamberler? Veliler? İnsan olmanın gereği mi “hata”; yoksa sonucu mu? Kimi hataların göreceli bir tarafı da var. Mesela sınavda A şıkkını işaretleyecekmişsin, ama hata ile B’yi işaretlemişsin. Sınavdan sonra bakıyorsun ki meğerse doğru cevap senin hata ile işaretlediğin B şıkkı değil miymiş!.. Ben de böyle bir hata yapmıştım vaktiyle. Hem de daha büyük bir hata. Liselere giriş sınavından sonra tercih yaptık. O zamanlar her okulun bir kodu var, ona göre tercih yapıyoruz. 0 yerine 9’u kodlayınca hayatımın hatasını yaptım. Ne iyi yapmışım. Puanım yetmez diye tercih etmeyeceğim, hiç düşünmediğim bir liseye yerleştim. Lisede haylazlığı bıraktım, tembelliğimi yendim ve hayallerimin üniversitesi, arkasından da prestijli bir meslek..

Keşke bütün hatalarım böyle olsaydı.

Peki, şimdi nerde hata yaptım. Ben pespaye sözleri sevmem. “Senin için ölürüm” demem bu yüzden, “sensiz yaşayamam” da demem. “hayatım, canım, gülüm” gibi sözler de etmem. Etmedim de zaten. Hayatım değilsen, canım değilsen, gülüm değilsen, bi tanem, değilsen, sevgilim de değilsen, nesin sen?

Sen                                                    sen                                         sen

            Sen                             sen                                                     sen

Evet, şimdi buldum işte! Sen, benim “hata”msın. İçimden bir ses yine yanlış tercih diyor. Bir başka ses ise hatasız kul olmaz. Hatasız kul olmaz.

                          Hatasız kul

                                                      ol

                                                                   maz!

   Hatam benim! En büyük hatam! Kulluğumun tescili, acziyetimin resmi.