Eskici

ESKİCİ

Çoktan yüreğimin tavan arasına kaldırıp atmıştım oysa, bütün hatıraları. Gün, güneş görmüyordu yıllardır. Unutulmaya yüz tutmuştu. Belki unutmuştum da. Hayatta beni meşgul eden o kadar şey varken kim dönüp bakardı ki onlara. Günlük koşuşturmacalar arasında istesem de vakit ayıramazdım zaten. Çoğu zaman eve gece yarısına doğru geliyor, kimi günler işyerinde uyuyup kalıyordum. Buna rağmen yapılacak işler hep bir sonraki günlere sarkıyordu. Piyasa bizden hep daha fazlasını istiyordu. Yetişemiyorduk tabi.

            Yılda bir ay tatilim vardı. Ne yurtdışına çıkmak, ne de güneye bir yerlere inmek… Bu bir aylık tatili mecbur kalmadıkça evimden hiç çıkmadan geçiriyordum. Evde ne kadar uzun zaman geçirirsem kendimi o kadar dinlenmiş hissediyordum. Bir ay sonra yine aynı tempo, belki daha da artarak başlıyordu. Bölük pürçük hayatıma geri dönmüş oluyordum. Yeni siparişler, yetişecek işler ve diğerleri..

            Yıllık izindeydim. Evimi toparlıyordum. Dışarıdan bir ses gelmeye başladı. “Eskicciiiii eskiler alırım eskiciii” O an aklıma geldi. Hemen elimdekileri bırakıp bir yığın hatırayla indim aşağıya. Eskici gidiyor. Arkasından bağıra bağıra tam sokağı dönecekken durdurdum onu. Hatıraların bazıları yola dökülmüştü. Geri dönmedim. Soluk soluğa eskicinin yanına gidip önüne hatıraları döktüm. İlk defa gün ışığına çıkan hatıralar tozdan seçilmiyordu. Üstüm başım batmıştı. Eskiciye:

-Bunlara ne verirsin? dedim. Eskici:

-Ne bunlar? dedi, cevabımı beklemeden elindeki bezle hatıraların tozunu almaya başladı. Ben yine de cevap verdim:

-Hatıra.

Eskici bana dönüp gülümsedi:

-Bunlar para etmez abi, dedi:

-Yahu ne verirsen ver.. dedim:

-Yok, abi yok! Evde yığınla bundan, koyacak yer bile bulamıyorum, kimse almıyo bunları. dedi.

-Ben ne yapayım? dedim:

-Götür çöpe at abi, bir işe yaramaz, dedi. Çekti gitti. Bense hatıraları tekrar toparladım, çöpe atmaya içim elvermedi, götürüp yine yüreğimin tavan arasına kaldırdım.