Hay Aksi..

        HAY AKSİ..

O gün zaten kötü bir şeylerin olacağı belliydi. Nereden mi? Her taraftan, her yerden. Daha sabah kalkar kalkmaz elimi kanepeye sıkıştırdım, parmağım kanamaya başladı. Hemen lavaboya koştum bir de baktım ki sular kesik. Parmağıma bir mendil bastırıp markete yara bandı almaya koştum. Her gün ezanla dükkânını açan adamın bugün uyuyacağı tutmuş, kapalı.. Çaresiz, camiye gidip parmağıma su tuttum, elimi yüzümü yıkadım. Su almaya gelenlerden bir tanesi bir pet şişe verdi. Şişeyi doldurup eve geldim.           
      Oysa o gün benim için çok önemliydi. Avukatla buluşacaktım. Öyle davalık falan bir işim yok. Her avukatla buluşanın başı dertte mi olmalı? Avukatımın ismi Gülsen. Gülsen’i arkadaşlar aracılığıyla tanıdım. Günlerce süren telefonlardan sonra güç bela buluşmaya ikna edebildim.      
  Gülsen’le buluşmamıza daha vakit vardı. Kahvaltıdan sonra biraz TV seyredip vakit geçirmek istedim. TV’yi açar açmaz ekrandaki spiker saatinizi ileri aldınız mı demesin mi? Eyvah dedim kendi kendime, nasıl da unuttum! Alelacele hazırlanıp koşarak evden çıktım. Taksi çevireceğim, yoldan bir tane taksi geçmiyor. Başka zaman olsa kim bilir kaç tanesi korna çalardı. Meğer o gün taksiciler grev yapıyormuş. Otobüs durağına koştum. Durağa vardığımda otobüsün gelmesine birkaç dakika vardı. O birkaç dakika geçti, onun üzerine üç beş ve sekiz on dakika daha geçti. Nihayet bir otobüs geldi. Otobüse bindikten sonra gelmeyen otobüsün kaza yaptığını öğrendik. Ben devamlı saatimi yoklayıp duruyorum. Ne yapsam yetişemeyeceğimi anlayınca en azından haber vereyim diye telefona baktım. Ama yoktu. Aceleyle telefonu evde unutmuşum. Avukat beni beklemez, kalkar gider. Gitmese bile kim bilir Gülsen hakkımda ne düşünecek.        
Kızılay’a yaklaştıkça heyecanım artıyor ama otobüsün hızı yavaşlıyor. Trafik inadına sıkışık. Meğer o gün bilmem hangi örgüt eylem yapıyormuş. Hay aksi tam gününü, saatini buldu. Sıhhıye’de otobüsten inmek zorunda kaldım. Yürümeye başladım. Miting alanından geçmem kolay olmadı. Sonunda soluk soluğa buluşacağımız kafeye girdim. Gülsen ortadaki masalardan birisine oturmuş bekliyordu. Geç gelişime çok kızdığı yüzünden belliydi. Ama o kadar güzeldi ki.. Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum, oturuyorum. Sandalyenin bacağı kırıldı, az daha düşüyordum. Düşmeyeyim derken garsonun kolundan tuttum, elindeki tepsi yere düşmesin mi? Allah’tan bardaklar boştu.      
Sağlam bir sandalye getirdiler. Gülsen bu garip halim karşısında hafifçe gülümsedi. Gülümseyince biraz rahatladım ve Gülsen’le konuşmaya başladım. Ben ortamı yumuşatmaya çalıştıkça o, daha soğuk davranıyordu. Her cümlesinde geç kalışımı ima ediyor, sözleriyle beni yerden yere vuruyordu.       Defalarca özür diledikten sonra nihayet normal bir şekilde konuşmaya başlamıştık. Konuştuklarımız daha çok birbirimizi tanımaya yönelik, yüzeysel şeylerdi. Ben hukuk üzerine pek bir şey bilmesem de o benim alanım yani tarih hakkında epey bilgi sahibiydi. Sorduğu iki soruya cevap bile veremedim. Hem de en iyi bildiğim konulardan. Başka zaman olsa o konularda konferans bile verirdim ama aksilik işte. En çok da bu koydu aslında. Ama Gülsen’in o gülümsemesi.. Her türlü rezilliğe değerdi. Ne kadar güzeldi. Onun ağzından dinledikçe sanki tarihi yeni baştan öğreniyordum. Öğrenmek de değil aslında unutuyordum. Ona bakarken her şeyi unutup aklımı fikrimi hep onun güzelliğiyle doldurmak istiyordum.       
İki saat kadar oturduktan sonra “Kalkalım istersen” dedi. Bu sözü duyunca rüyamdan uyandım. Yerimden hiç kalmak istemiyordum ama kalktım. Hesabı ödemek için kasaya gittim. Ama aksilikler yakamı bırakmıyordu ki.. Cüzdanım yok. Sabah çıkarken onu da unutmuşum. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü derler ya, tam öyle oldum işte. Adam parayı almak için yüzüme bakıyor. Ben şaşkınlıktan ceplerimi karıştırıyorum. Cebimde anca birkaç sakız almaya yetecek bozukluk var. Bir saniye diyerek lavaboya gittim. Ne yapacağımı düşünüyorum? Bir çıkar yol bulamıyorum. Gidip Gülsen’e desem diyorum ama serde erkeklik var, gururuma yediremiyorum. Aynı gün içinde iki büyük hata yapmak onu tamamen kaybetmek olacak. İlk aklıma gelen bir arkadaşımı aramak oldu. Ama yanımda telefonum yok kasaya tekrar gidip “Telefon açabilir miyim?” dedim. Avizeyi elime aldım. Aklıma numara gelmiyor. Artık hangi numara geldiyse aradım. Aradım aramasına ama hiç kimse açmıyor. Belki on tane numara aradım. Yok yok yok. Açmıyorlar. Masada beni bekleyen Gülsen’e baktım, çantasını toplamaya başladı. Son çare kasadaki adama döndüm.      
“Ben üniversitede öğretim üyesiyim. Evden çıkarken cüzdanımı unutmuşum. Sana ne kadar inandırıcı gelecek bilmiyorum ama…” Derken Gülsen ayağa kalktı kasaya doğru yürümeye başladı. “Bu kızla yeni tanıştım aman beni rezil etme. Yarın paranı fazlasıyla getirim, söz veriyorum.” dedim. Adam yüzüme baktı. “Tamam arkadaş dedi. Biz halden anlarız.” Sağ olsun adam beni rezil olmaktan kurtardı. Ne ismimi sordu ne adresimi.      
Gülsen yaklaştı, Gülsen gülümsüyor. Gülümsedikçe de beni alıp götürüyor gözlerine doğru.          
Dışarı çıkınca, yüzüme dikkatle baktı. Ben bu kadar aksiliğin üzerine bir daha onu görebileceğimi sanmıyordum. Onu birkaç saniye daha uzun görebilmek için ben de yüzüne baktım. Çok güzeldi, en güzeldi. Fakat şimdi gidecekti, bir daha onu hiç göremeyecektim. Oysa birkaç dakika daha yanımda kalması için senelerimi verirdim. Şimdi kuru bir hoşça kal deyip veya iyi günler deyip gidecek. Bugünse en kötü gün olarak kalacak. Ama beklediğimin tam aksine “Güzel bir gündü” dedi. Üstüne üstlük bir de teşekkür etti. Bununla da kalmadı, “tekrar görüşelim” dedi.     
Ben mutluluktan uçuyordum. Otobüs durağına giderken iki kişiye çarptım. Üst geçitte ayağım takıldı düştüm. Üstüm başım toz toprak. Aksilik aksilik üstüne. Durağa doğru giderken bir anda göstericilerin arasında kaldım. Hemen yanı başıma bir gaz bombası attılar. Gözlerimden yaşlar boşandı, boğazım yanmaya başladı. O şaşkınlıkla ordan oraya koşarken, bacağıma bir cop yedim. Copu yiyince hepten şaşkınlaştım. Gözlerimi daha açamamıştım ki panzerin birisinden üzerime su sıkıldı. Yere düştüm. Toparlanıp bir kenara çekildim. Biraz kendime gelince, cebimde otobüse binecek paranın olmadığını hatırladım. Buradan eve nasıl gidilirdi, onca yol.. Üstüm başım sırılsıklam. Ama Gülsen.. Gülsen her şeye değerdi. Gülsen’in hayaliyle beraber eve doğru yürümeye başladım. Yolda 2 defa ezilme tehlikesi geçirdim. Bir de ağaca çarptım. Saatler sonra eve geldim. Yorgunluktan bitkin düşmüştüm. Apartmanın girişine geldiğimde, bir çocuk çıkageldi. Bir taraftan burnu akıyor, üstü başı perişan. Elindeki kâğıt mendili uzattı, “Abi ne olur bir tane al” diye. Çocuğun yüzünden gerçekten muhtaç olduğu anlaşılıyordu. Başka zaman olsa, elindeki mendillerin tamamını alırdım. Yanımda para yoktu ama eve kadar çıkar, geri inerdim. Hiç umursamadan içeri girip asansöre bindim. Bir de asansörde mahsur kalmayayım mı? İki saat sonra çıkardılar beni. Eve vardım. Beni kapı komşum karşıladı. Maddi olarak çok zor durumda olduğunu sıkılarak söyledi. Koskoca adam kapının önünde hüngür hüngür ağlamaya başladı. Küçük bir miktar borç istedi. Başka zaman olsa.. Başka zaman olsa adamla beraber oturur ağlardım. Ne kadar param varsa hepsini verirdim. Ama umursamadım.        
Eve girip üstümü değiştirdim. Sabah parmağımı sıkıştırdığım kanepeye uzandım. Bir kahve içeyim dedim, ama vazgeçtim. Aksilikler peşimi bırakmıyor, mutfakta başıma kim bilir neler gelir. Bu arada zil çaldı. Kapıda üst komşum Hayriye Teyze. Apartmanda beni en çok seven, benim de en değer verdiğim insan. Ana, oğul gibiyiz. Ona hiç dayanamam her işine koşarım. Yemek yapacakmış, tencereyi dolaptan alamamış. “Gelemem, işim var.” Dedim. Israr etti, “Olmaz” dedim. Gözleri doldu kadıncağızın, ayağını sürüye sürüye merdivenleri çıkmaya başladı. Evde sabaha kadar ağlamıştır, belki tansiyonu da çıkmıştır biliyorum. Yaşadığım onca aksiliğe rağmen Gülsen’i tekrar görebilecektim. Neyse ki bitti yarın yeni bir gün olacak bugün başka aksilik yaşamam diyordum ki aklıma geldi elimle göğsümün sol tarafını yokladım. Evet, evet mutlaka orda kaldı, yoksa ben bu kadar acımasız olamazdın. Kalbimi de Gülsen’in gülüşünde unutmuşum, hay aksi! 


Yorumlar - Yorum Yaz