İhtiyacımız Var (sondakika32.com)

Vaktiyle, memleketin birisinde 2 kardeş yaşarmış. Bu 2 kardeşin büyük bir çiftliği varmış. Kardeşler, her işlerini birlikte görürler, aynı evde mutlu mesut bir şekilde yaşarlarmış. Gel zaman git zaman, bu iki kardeşin arasına bir soğukluk girmiş. Birbirlerine karşı duydukları büyük sevgi yavaş yavaş yerini amansız bir kine ve sonrasında düşmanlığa bırakmış. Önce evlerini ayırmışlar, ardından arazilerini, hayvanlarını ve ortak olan diğer her şeylerini.

Kardeşlerden bir tanesi bu düşmanlığı biraz daha ileri taşımış, epeyce para ve emek harcayarak kendi tarafındaki derenin yönünü değiştirip çiftliğin tam ortasından, tam sınırdan geçmesini sağlamış. Böylelikle İki kardeş arasındaki bütün bağlantı kesilmiş.

Günlerden bir gün kardeşlerden birisinin kapısını bir marangoz çalmış. Marangoz, usta olduğunu ve iş aradığını söylemiş. Kapıdaki kardeş tam adamı “Burada sana göre iş yok” deyip geri çevirecekken, vazgeçmiş birden. Marangozu yanına alıp derenin kenarına götürmüş. “Usta, demiş, şu karşında gördüğün olmaz olsun, benim kardeşim. Aynı anadan babadan doğduk ama…” diye devam etmiş, saymış, dökmüş. “Bu dere, daha önce başka bir yerden akıyordu. Bana inat olsun diye derenin yönünü çevirdi. İyi de oldu hani. Aramızdaki bağlantı kesilmiş oldu. Ama ben her ne kadar istemesem de ara sıra onu uzaktan görüyorum. Şimdi senden istediğim şu: Çiftliğimin etrafını yüksek tahta perdelerle çevir. Özellikle de bu derenin kıyısına yüksek çitler çek ki o lanet herifin yüzünü görmeyeyim. Sana istediğin kadar ağaç, istediğin kadar para ve adam, demiş. Yapabilir misin bu işi?”

Marangoz, “Yaparım” demiş ve işe koyulmuş. Emrine verilen adamlar ağaçlar kesip gelmiş, usta bunların kabuklarını soydurmuş, yontmuş. Günler geçmiş, usta çiftliğin etrafını yüksek çitlerle çevirmeye başlamış, tam bu taraftaki kardeşin istediği gibi. Yalnız diğer kardeşle sınır olan tarafı, yani derenin aktığı tarafı en sona bırakmış.

Bu taraftaki kardeş sabırla dere tarafının da çitlerle kapatılmasını bekliyormuş. Kardeş bekleyedursun. Öbür taraftaki kardeş, kardeşinin çit çektirdiğini görünce sinirden deliye dönmüş. Gözüne uyku girmez olmuş. Benim böyle kardeşim yok, diye çiftliğinin içerisinde dolanıp duruyormuş. Kendi tarafını dikenli tellerle çevirmenin hesaplarını yapmaya başlamış.

Biz yine gelelim bu tarafa, yani çit yaptıran kardeşin tarafına. Bu kardeş, dört gözle dere tarafının kapanmasını beklerken bir sabah uyandığında ne görsün? Marangoz sabaha kadar çalışıp çit yerine derenin üzerine bir köprü kondurmuş. Ve kimselere görünmeden usulca çekip gitmiş. Çit yapılmasını bekleyen kardeş büyük bir şaşkınlık içerisinde köprüye bakarken ummadığı bir şey olmuş.

Diğer taraftaki kardeş kollarını açarak köprünün yarısına kadar gelmiş: “Kardeşim, diye bağırmış, kardeşim! Ne olur beni affet, sana karşı yaptıklarım için çok pişmanım. Bu köprüyü yaptırarak ne kadar büyük bir insan olduğunu gösterdin. Şimdi bir büyüklük daha yap ve kardeşini affet!”

Çit yapılmasını bekleyen kardeş, bir an duraksamış, ne yapacağını bilememiş. Ama şaşkınlığı çok sürmemiş, “Kardeşim” diye bağırarak koşmuş köprüye ve iki kardeş köprünün ortasında kucaklaşmışlar.
 
         Bu hafta “Kardeşlik Haftası” idi. Sessiz sedasız geride bıraktık. Şu dönemde belki de en çok kardeşliğe ihtiyacımız var, birbirimizi sevgiyle kucaklamak için. Ne diyordu Yunus Emre:
                            “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım,
                            Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”
 
Belki de birileri kollarını açıp “kardeşim” diyerek bize doğru koşmak için, bizim köprü kurmamızı bekliyordur, kim bilir..

Yorumlar - Yorum Yaz