Mısır Nereye Gidiyor?

Efendim ne demişler, “eşekten düşenin halinden eşekten düşen anlar”.

Demokrasi konusunda merkepten defalarca düşmüş bir millet olarak Mısır’ın halinden bizim kadar anlayacak başka bir millet herhalde yoktur. Biz ki 80 senelik Cumhuriyet tarihinde defalarca darbe, pek çok muhtıra, sayısız da aba altından sopa görmüş bir milletiniz. Oylarımızla başa geçenler, silah zoruyla indirildi. Bir başbakanımız arkasındaki milyonlar hiçe sayılarak darağacında sallandırıldı. Daha düne kadar birileri “ordu göreve” diye yırtınıp orduya gaz vermeye çalıştı, bir taraftan darbe planları, günlükler, belgeler havada uçuştu. Kısacık demokrasi tarihimizde darbenin her çeşidini gördük. Öyle ki başka devletlere nasip olmayan “post modern darbe”yi bile yaşadık, “sivil darbe” girişimleri izledik. Velhasıl ne menem şeydir iyi biliriz.

Gelelim Mısır’daki “darbe”ye.. Mısır’da bütün dünyanın gözü önünde bir “darbe” oldu. Tabi bazı gözler ne hikmetse gördüklerine bir türlü “darbe” diyemedi. Güya yapılanı doğru bulmadığını söyleyebilen Birleşmiş Milletler “darbe” demekten kaçındı. Amerika da demokrasi naraları atıp müdahaleye “darbe” demedi. “Darbe” demek, ulusal çıkarlarına uygun değilmiş. Dışişleri bakanı Kerry’nin açıklamasına ise gülsek mi ağlasak mı bilemedik: "Durumun karışıklığı göze alındığında gerçekleşen olayı değerlendirmek için zamana ihtiyacımız var…” Amerika “darbe” mi değil mi diye düşünedursun, bazı Müslüman ülkeler adeta orduya ne iyi ettiniz, elinize sağlık dercesine yardım yapmaya başladılar. Tabi tüm bu gelişmeler karşısında Suriye ve İsrail ise mutluluktan dört köşe.

Darbe nasıl yapılır ona bir bakalım hele. Darbenin olmazsa olmazı seçilmiş bir iktidardır. Elinizde darbe için her şey olsa bile halkın oylarıyla başa gelmiş olan bir iktidar yoksa hiç boşuna heveslenmeyin darbe falan olmaz, yapamazsınız. Seçilmiş iktidar varsa gerisi kolay. Hatta darbe yapacak bir sebep olmasa bile işiniz kolay. Yalnız çok önemli bir nokta var, acele etmeyeceksiniz. Ordu olarak yönetime bir anda değil, şöyle tadını çıkara çıkara el koymalısınız. Önce bir kaos oluşur, oluşmazsa da problem değil, karanlık eller devreye girer oluşturulur. Toplum kıvama getirilir. Halk oluşan bu ortam içerisinde kendiliğinden ordunun yönetime el koymasını ve hayatı düzene sokmasını ister. Böylece ordu olarak halkın desteğini almış olur, şıp diye yönetime el koyarsınız.

Darbenin olmazsa olmazı.. Ordu, radyo binasını, TV binasını ele geçirir, darbeyi yapan büyük komutan mikrofona geçip yönetime el koyduklarını, en kısa zamanda demokrasiye geçileceğini falan söyler. Bu arada huzur ve güven ortamı zaten sağlanmış, toplumun yaka silktiği sıkıntılar bıçak gibi bir anda kesilmiş olur. Bu işler öyle ustalıkla yönetilir ki toplum 10 yıllarca olayların nasıl bir anda sona erdiğini düşünür durur. Peki Mısır’da ne oldu?

Mısır’da darbe yapılabilmesi için en önemli unsur vardı, yani seçilmiş bir iktidar. Yukarıdaki yazdıklarımızdan hatırlayın. Bu en önemli unsur olduktan sonra darbe yapmak zor değil. Mursi’nin bir yıllık iktidarı sırasında, sık sık elektrik kesintileri, gaz kesintileri yaşandı, uzun benzin kuyrukları oluştu. Böylelikle halk bunaldı/bunaltıldı. Darbeden sonra sanki sihirli bir değnek değmiş gibi bu sıkıntılar bir anda çözülüverdi. Kendi darbelerimizden de biliriz ki bunlar tamamen darbe zemini hazırlamak için çevrilen basit dümenlerdir. Bizde alası, aliyyülalası çevrilmiştir ve belki de hala daha çevrilmektedir.

Vaktiyle sağ-sol çatışmaları ile darbe zemini hazırlanmış, medyayla körüklenmiş, malum darbenin ardından olaylar bir anda kesilivermişti. Olayları biraz araştırınca ortaya neler neler çıkmaya başlamıştı.. Acısı hala tazedir, ara ara kanar durur. Darbe zemini oluştuktan sonra işiniz kolay, gidip yönetime el koyabilirsiniz.

Yine kendi darbelerimizden biliriz ki. Darbeden sonra sokakların boşalması gerekir. Ordu huzur ve güven ortamını sağlamalı, suçlu suçsuz kim varsa içeri tıkılmalı, süratle yargılamalar başlamalıdır. Suçlu olanlar cezalarını çeker, suçsuz olanlar da 5-10 yıl yatar bir şekilde dışarı çıkar, adalet geç de olsa tecelli eder. Bu arada siyasi partiler kapatılır, ülkeyi asker devleti haline çeviren bir anayasa yapılır. Fakat Mısır’da bunlar gerçekleşmedi. Mursi taraftarları askerden korkup sinmediler, kendi dertlerine düşüp kaçışmadılar. Ordu yapabileceği en kötü şeyi, belki de en son şeyi yaparak kendi halkının üzerine ateş açtı onlarca masum insanı katletti. Ama yine de meydanları dolduran insanların evlerine gitmesini daha doğrusu orduya boyun eğmesini sağlayamadı. Halk darbeyi içine sindiremedi. Kendi oylarıyla seçtikleri cumhurbaşkanlarının ordu zoruyla alaşağı edilmesini kaldıramadı. Halk seçtiği kişilerin yerine ordu tarafından atanan isimleri benimsemedi. Darbe yapanlar Mursi’ye muhalif olanları bile izleyecekleri yol haritası konusunda ikna edemediler. Bundan sonra ne olacağını belki kendileri bile bilmiyorlar.

Darbeden sonra gördük ki ordunun huzur ve güveni sağlamaktan, demokratik bir seçime gitmekten daha önemli işleri var. Darbe yapmak için ancak 1 yıl sabredebilmeleri de bunu gösteriyor. Darbeden hemen sonra Gazze sınırındaki Refah sınır kapısı kapatıldı. Arkasından da Filistin’i dış dünyaya bağlayan tüneller ordunun eline geçti. Darbeyi Mısır ordusu değil, İsrail ordusu yapmış olsa aynı şekilde hareket ederdi.

Bundan sonra ne olacak? Arap baharı ile esmeye başlayan demokrasi rüzgarı hiç olmayacak zamanda bir müdahale ile kesildi. Mısır’da böyle giderse on yıllarca seçilmiş hükümetler ordunun sopasını başlarında hissedecekler. Ve adı demokrasi kendi ne olduğu belli olmayan bir sistemle yönetilecekler. Ordu canı sıkıldıkça suyu bulandırıp bulandırıp darbe yapacak. Hüsnü Mübarek’in devrilmesi ile demokrasinin şöyle bir ucundan tadına bakan Mısırlılar uzun süre anti-demokratik uygulamalara maruz kalacaklar. Bu yüzden sokaklar boşalmamalı. Mümkün olan her alanda Mısırlı kendi hukukunu savunmalı, gözlerini kapatmış olan dünyanın kulağına yapılanın darbe olduğunu haykırmalı.

Mısırlının duruşu Arap baharıyla diktatörlükten kurtulmuş olan Müslüman ülkelere de örnek olacak.

Yorumlar - Yorum Yaz