Yunus'un İzinde (sondakika32.com)

YUNUS’UN İZİNDE
 
Yûnus Emrem sen gine Mustafâ'ya kıl selâm
Ol dahı kıla edâ yüz ile baş üstine
 
Bu yazının başlığı aslında “Mustafa Özçelik’in izinde” olmalıydı. Ülkemizin önde gelen şairlerinden Mustafa Özçelik, şiirin yanında denemeleri, biyografi çalışmaları, çocuk kitapları ve Yunus Emre üzerine yaptığı araştırmalarla tanınıyor. Şehrimize Eğirdir Şiir Akşamları programına katılmak için geldi. Gelmişken, bizim Yunus'u daha doğrusu bizim Yunusları ziyaret etmek istedi. O, Yunus Emre’nin, biz de onun izini sürdük.

Yunus Emre üzerine araştırma yapan başkaları da var, ama Mustafa Özçelik bakış açısı ve yaklaşımıyla diğerlerinden ayrılıyor. O, bilim adamı gibi değil, bir Yunus sevdalısı olarak bakıyor, görüyor ve düşünüyor. Onun derdi, Yunus’un tarihi kişiliğini aydınlatmaya çalışmak değil, bu yüzden asıl mezarının nerede olduğu gibi konularla pek fazla ilgilenmiyor. Hatta, “Keşke diyor 81 vilayetimizin tamamında Yunus Emre’nin kabri olsa.” Mustafa Özçelik’in aradığı, Yunus’un bugüne bakan yüzü. Kültürümüze, yaşayışımıza yansımaları, insanımız üzerindeki etkileri. Bir başka deyişle yüzyıllardır hala aramızda yaşayan ‘Yunus ruhu’. Mustafa Özçelik ‘şiirin coğrafyası’ olduğunu söylüyor. Coğrafyanın şiire yansıyacağına inanıyor, Yunus şiirlerini de bu pencereden değerlendiriyor. Gezip gördüğümüz yerlerde Yunus’un şiirlerine sinen o coğrafyayı arıyor.
 
Yola çıkıyoruz. Mustafa Özçelik Yunus’un peşine düşüyor. Biz de Mustafa Özçelik’in peşine:

Ol dost bize gelmezise ben dosta girü varayın
Çeküben cevr ü cefâyı dostumun yüzin göreyin
 
Anadolu insanı herkese gönlünü açar. Ama herhalde Yunus’a açtığı gibi kimseye açmamıştır. Anadolu insanı, Yunus Emre’yi bağrına basmış, şiirlerini ilahi yapıp yüzyıllardır dilden dile aktarmış, çoruna çocuğuna onun adını vermiş, yetmemiş dört bir yana onun mezarlarını/makamlarını ihdas etmiş. Bizim Yunus diyerek benimsemiş, özümsemiş.
 
Gül şehri Isparta da Yunus’a gönlünü açmış, hem de ne açma. 4 ayrı yerde mezarı bulunuyor. Gönen, Güneykent, Keçiborlu, Uluborlu ve bir rivayet Eğirdir. İz sürmeye Gönen’den başlayacağız.
 
Mustafa Özçelik hali, hareketi, konuşması ve verdiği bilgilerle Yunus’u araştırmaktan çok yaşadığını hissettiriyor. Sıcak ve samimi tavırlarıyla yanı başımda Yunus’un mayasıyla mayalanmış bir gönül insanın varlığını hissediyorum. Söylemesem de ben, Yunus’un izini çoktan buldum bile. Can kulağıyla ağzından dökülen sözleri dinliyorum, Yunus’u dinler gibi.

İlk durağımız Gönen. Türbe biraz yukarda, Manastır mevkisinde. Çam ağaçları arasından çıkarken Yunus Emre buralı değilse bile böyle bir coğrafyada yaşamış olmalı diye düşünmeden edemiyoruz. Türbe çevresinin bakımsızlığı biraz içimizi burkuyor. Tekrar aşağıya, Gönen’e inip Yunus Emre derneği başkanıyla konuşuyoruz. Başkan Zeynel Ökmen kaynak yetersizliğinden ve yalnızlıktan yakınıyor. Kendisine hak vererek yolumuza devam ediyoruz.

İkinci durağımız Güneykent. Buradaki Yunus türbesi demir parmaklıklar içerisinde koca koca birkaç taştan ibaret. Yunus burada olabilir mi? Eldeki verileri değerlendiriyoruz. Rivayetleri gözden geçiriyoruz. “Belki” diyoruz. Güneykent gül kokulu, gülle bütünlemiş bir belde. Yunus da öyle.

Varam ol dosta kul olam her dem açılam gül olam
Hem söyleyem bülbül olam turagum gülistân ola
 
diyen Yunus’un durağı belki burası ola. Mübarek, burada hem gül hem de bülbül oldu.
 
Bir sonraki adresimiz Keçiborlu. Aşağı Mahalle, Değirmen Sokak. Evlerin arasında bir türbecik. Camda el yazıyla küçük, eski bir tabelacık, “Yunus Emre türbesi, ruhuna el-fatiha”. Sağa soruyoruz, bilen yok; sola soruyoruz, bilen yok. Ama Mustafa Özçelik bu türbeden etkileniyor. Türbenin garipliğinden olsa gerek. Yunus’un mezarı mermer döşeli, kitabesi altın işlemeli olacak değil ya. Ne diyordu?
 
‘Aceb şu yirde var m'ola
Şöyle garîb bencileyin
Bagrı başlu gözi yaşlu
Şöyle garîb bencileyin
 
Ve belki de şöyle bir ölümü özlüyordu:
Niçe bu derdile yanam
Ecel ire birgün ölem
Meger ki sinümde bulam
Şöyle garîb bencileyin
 
Bir garîb ölmiş diyeler
Üç günden sonra tuyalar
Sovuk suyıla yuyalar
Şöyle garîb bencileyin
 
Dördüncü ve son durağımız Uluborlu. Kaleye doğru tırmanıyoruz. Kapı Dağı eteklerinde Uluborlu Cumhuriyet Anadolu Lisesi öğretmenleriyle tanışıyoruz. Okulun yanında Selçuklulardan kalma Alaaddin Camisi. Biraz ilerde Uluborlu kalesi, arkamızda Sallanan Minare. Yunus Emre’nin buradaki mezarını öğretmen arkadaşlarımız da tam olarak bilmiyorlar. Ama bize yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Okul müdürü Abdulkadir Bey, bildiği kadarıyla okulun alt tarafında betondan bir mezar gösteriyor bize. Alaaddin Camisi imamı da aynı yeri işaret edince doğru yere gittiğimizi anlıyoruz. Buradaki mezarın üzerinde türbe bile yok.

Ben bunda garîb geldüm ben bu ilden bîzâram
Bu tutsaklık tuzagın demi geldi üzerem
 
Hava kararmak üzere. Şair, M. Atilla Maraş, Isparta otogarına inmiş, bizi bekler. Yola koyulmak gerek.

Halvetlerde meşgûl olam dâim açılam gül olam
Dost bâgında bülbül olam ötem hey dost diyü diyü
 
diyen Yunus’u Yunus gönüllü güzel insan Mustafa Özçelik ile güller diyarında aramak ne hoştu. Şimdi sorarsanız ki aradığınızı buldunuz mu? Hiç tereddütsüz cevap verebilirim: evet, bulduk.

Yorumlar - Yorum Yaz