En Güzel ve En Kötü

         EN GÜZEL ve EN KÖTÜ

           Geçen gün yolda karşıma iki delikanlı çıktı. Bir tanesi kız diğeri oğlan. İkisi de üniversite öğrencisiymiş. Bir anket yapıyorlarmış. “Yardımcı olabilir misiniz?” dediler. “Elimden gelen bir şeyse olayım” dedim. Ellerinde sorular varmış bu soruları 40-50 yaş arası insanlara soruyorlarmış. “Cevaplayalım” dedim. Bir yere oturduk ilk soru “Hayatınızın en mutlu günü?” Nasıl sinirlendim, nasıl kızdım anlatamam. Şeytan diyor yumrukla oğlanı kızın da saçına yapış cadde boyu sürü. Neyse ki kendimi tuttum. Hiçbir şey demeden kalktım gittim. Gençler sinirlendiğimi anlamış olacaklar ki, arkamdan “Ne kızıyorsun amca, bir şey mi dedik.” Falan dediler.         Eve varınca düşündüm, çocukların ne günahı var canım. Nereden bilsinler benim hayatımın en güzel gününün aynı zamanda en kötü günü olduğunu. Ama elimde değil, hatırladıkça hem sinirleniyorum hem de içim yanıyor. “ahhhhhhhh ahhhhhhhhhhh” diye haykırasım geliyor. Çok değil on sene kadar oldu. O zamanlar 40 yaşlarındayım. Henüz emekli olmamıştım. Aşırı derecede şans oyunu düşkünüydüm. Şimdi de oynuyorum ama o zamanlar daha bir fazlaydı. Toto loto, tombala piyango, at yarışı ne bulursam oynardım. Peki, kazanıyor muydum? Çok büyük paralar kazanmadım. Ama ara sıra amorti falan vururdu, çünkü aldım mı seri bilet alırdım.          Bazı zamanlar ipin ucunu kaçırdığım da oldu. Birkaç defa karım babasının evine gitti. Her defasında yeminler edip geri getirdim. Haftasına varmadan da yeminimi bozup eskisinden daha fazla oynamaya başladım. Evet kumar kötü bir alışkanlık ama inanır mısınız benim kumardan başka hiçbir kusurum yoktur. İçki sigara bilmem kahveye falan da gitmem. Varsa yoksa şans oyunları. Bu yüzden kumar kelimesini mümkün oldukça kullanmam.          Bir 23 Nisandı ama hangi sene tam çıkaramıyorum. Aslında dün gibi hatırlıyorum da kendimi kandırmak için söylemiyorum. İyi ki yılbaşı falan değildi. Yine ben yirmi tane piyango bileti aldım. Büyük ikramiye 1 milyardı. Bu şans oyunlarını oynamaya başladığımdan beri içimde ukdedir. Büyük ikramiyeyi kazanınca parayı sırtıma vurup dolaşacağım sonra da getirip evin her tarafına saçacağım. Beni ikiye bir terk eden karımı paraya gömeceğim.          24 nisanda işyerime vardım. Biletler aklımdan çıkmıştı. Ziyaretime amcamın oğlu Mesut geldi. Sohbet sırasında lafı şans oyunlarına getirdi. O zaman aklıma geldi. Bilet almıştım, bir gazeteye bakayım dedim. Geliyorum deyip, Recep beyin odasına gittim. Recep bey her gün işe gelirken mutlaka gazete alır. Aldığı gazetede liste varmış. Baktım, çıkmış. Tekrar tekrar baktım. Çıkmış bana çıkmış. Büyük ikramiye bir milyar bana çıkmış. Çok sevindiğimi hatırlıyorum ama ne yaptım ne ettim bilmem. Bazıları müdürün odasına gidip masasının üstünde oynadın diyor bazıları yangın söndürme tüpünü alıp etrafa sıktın diyor. Ben kendimi postanede buldum. Memurun birisi sizin ne vardı dedi, ancak o zaman biraz kendime gelir gibi oldum. “Hiç” dedim hiçbir şey yok. Hemen karımı arayıp “Büyük ikramiye çıktı.” dedim. “Artık kira derdine işe gitmeye son. Otobüs dolmuş beklemeye son, müdürden, amirden azar işitmeye son, aybaşı beklemeye, ev sahibine, markete, taksit ödemeye, utana sıkıla arkadaşlardan borçlar istemeye hatta kumara bile son be, kumara bile son.” Artık para var huzur da olacak elbet..            Ne yapacağımı bilemiyordum, herkese ben artık milyarderim demek istiyordum. Aklıma gelen herkesi aradım. Sonra aklıma ya şimdi herkes benden borç isterse sorusu geldi. Aman dedim, bir milyar dağıta dağıta biter mi? Faizi bile yedi sülaleme yeter. Aslında yetmezdi, yılbaşı ikramiyesi olsa neyse. 23 nisan ikramiyesi. Ama az para değil rahat rahat 10 daire alınır da daha da para kalır. Sonra aklıma biletin yarım olduğu geldi. 5 daire. Olsun ne olursa olsun o da yeter. Oradan çıkıp bir taksiye atladım. Karım kumar yüzünde defalarca babasının evine gittiğini falan unutmuş benden çok seviniyor. Keşke tam bilet olsaydı diyor. O gün sabaha kadar uyuyamadık. Ertesi gün sabah bana bir çuval ver dedim. Ne yapacaksın diyor parayı getireceğim dedim. Bankaya yatır o kadar parayı nereye koyacağız diyor. Eve bir getireyim şöyle evin içine saçayım içinde yüzeyim ondan sonra öğleden sonra gider hangi bankaya dersen yatırırım dedim. Görgüsüzlüğün de bu kadarı! İkramiyeyi un çuvalına koyup omuzladığım gibi getireceğim.             Arabası olan bir tanıdık düşündüm. Yine amca oğlu geldi aklıma. Çağırdım geldi. Gittik, çeki aldık bankaya gittim parayı çuvala koydum. Çuvalı sırtıma vurdum. İşte hayatımın en mutlu anları. Ihlaya pıhlaya yürüyorum. Mesut ucundan tutacak oldu. Ben taşırım dedim. O kadar mutluyum o kadar mutluyum ki anlatamam. Bankadakiler de şaşkın şaşkın bana bakıyorlar. Bankadan çıktık. Mesut önden yürüyor. Arabanın bulunduğu yer baya uzak. Bir ara çok yoruldum. İki dakika duralım dedim. Bir otobüs durağına oturduk. Yapacak bir işimiz yok ki acele etsek. Bundan sonra da para saymaktan başka bir işim olmayacak. Birer sigara yaktık. Mesut hafiften hafiften “geçim derdi” falan demeye başladı. “Senin yiğenin düğününde de epey açıldık.” diyor. Çok hoşuma gitti. “Para mı istiyorsun al len sana para” deyip çıkarır verirdim iki deste. Ama parası olmanın zevkini yaşamak istedim. Karşımda kıvrandıkça keyiflendim. “ee öyle dedim. Çalışmayana ekmek yok” “çalışmayla falan olmuyor” dedi. Bak yengen de çalışıyor yine de yetiremiyoruz” on beş yirmi dakika konuştuk güç bela söyleyebildi. Hallederiz dedim sıkma canını. O anda karşımızda bir kaza olmasın mı? Herkes gibi biz de koştuk. Ben de her gün bir çuval parayla dolaşıyor değilim ya unutuvermişim çuvalı almadan kalktım. Mesut’un da aklına gelmedi. Kaza da basit bir kaza.. Ölen yaralanan olmadığı gibi doğru dürüst hasar bile yok. Ama millete eğlence lazım. Arabaların etrafını çevirdiler. Kimisi şu kadara mal olur bu kadara mal olur diyor, kimisi kırmızı araba hatalıydı kimisi mavi diyor, sigorta öder kendi öder derken çuval aklımızdan tamamen çıktı. Bir de şoförler kavga etmeye kalktı bizim amcaoğlu ayırayım derken arada kaldı. Amcaoğlu ağzının üstüne bir yumruk yedi, dudakları kanıyor. Yürü amcaoğlu biz gidelim dedim kavgayı eden etsin. Arabanın yanına gelince dudağına pamuk falan koyup kanı dindirdik. Bir de baktık ki amcaoğlunun teybini çalmışlar. Deli oldu sövüp sayıp duruyor, daha yeni aldım, bir hafta olmadı alalı diye. Öfkeyle arabaya bindi yürü gidelim dedi. haline acıdım ne olacak dedim bir değil beş tane teyp alırız giden teyp olsun. Alırız ama neyle çuvalı unuttuk. Eyvah dedim, amcaoğlu çuval. Amcaoğlum koş dedi koş hemen bulalım çuvalı. Arabadan fırlayıp koştuk. Koştuk ama nereye nereye bıraktın dedi. düşündüm durağa galiba dedim. Durak karşıdan göründü caddeyi trafiğe kapamışlar. Etraf boşalmış. Uzaktan polisler görünüyor. Ben önce ne olduğunu anlamadım. Mesut anlamış, durun diye bağırdı durun. Çuval olduğu yerde duruyor. Ben içimden şükrediyorum. Koşup çuvalımı kucaklamak istedim. Ama polisler bırakmadı. Bombalı paket var diyorlar. Ne bombası dedim o benim… der demez müthiş bir patlama oldu. Her yer sallandı. Kağıt parçaları havada uçuşuyor. İşte hayatımın en kötü günü. Bir günde milyarder oldum, aynı gün bütün param bombalı paket sanılıp fünyeyle patlatıldı. Çalınsa bu kadar üzülmezdim. Hiç olmazsa bir işe yarardı.          Hemen yakınımda bir elektrik direği vardı. Koşup kafamı vurmaya başladım. Parçalayayım şu kafayı da kurtulayım diye. Hemen gelip tuttular. Ağlaya ağlaya eve gittim. Durumu anlayınca karım yine babasının evine gitti. Ertesi gün işe gittim. Müdür iki gündür yoktun, hem bana da şöyle yaptın böyle yaptın diyor soruşturma açıp memuriyetine son vereceğim. Yalvardım yakardım efendim sevinçten ben ne yaptığımı bilmiyordum elimde olmadan yaptın falan dedim. Ne yaptığımı da hatırlamıyorum. Adam insafa gelip soruşturma açmaktan vazgeçti. Akşam da gittim, bir daha kumar oynamayacağıma yeminler edip karımı geri getirdim. 
Yorumlar - Yorum Yaz