İndirim

İNDİRİM 

-Efendim, Avrupa birliği ve globalleşme sürecinde küçük çaplı işletmeler varlıklarını sürdüremiyorlar. Sizin şirketinizse pariteler likidite ve dönen varlıklar göz önüne alındığında sektörel bazda büyük bir ivme sağlayarak kısa sürede önemli bir yere geldi.

-Şimdi birader sen bana define mi buldun, miras mı kaldı yoksa çaldın mı çırptın mı nasıl bu hale geldin diye soruyorsun değil mi?

-Yani, öyle demek istemedim aslında ama..

-Öyle öyle. Ben senin gibi pariteymiş puriteymiş anlamam. Ben ayakkabıcıyım, onu bilirim. Ayakkabı alırım, ayakkabı satarım. Bu seviyeye nasıl mı geldim? Beş yılda. Beş yıl önce mahalle arasında küçük bir yerim vardı. Avuç içi kadar dükkân. Getirisinden ne olacak götürüsünden ne olacak? Kendimizi zar zor geçindiriyorduk. Malum ev kira, dükkân kira elektrik su Bağ-kur derken. İyi kötü bir ekmek parası kendimize ya  kalır ya kalmazdı. Bir kış günü dükkânın önünü düzeltiyordum. Bir oğlancık çıktı geldi yanıma. 20 yaşlarında var yok. Sümüğünü çeke çeke “İş” dedi. İş olsa canım kurban ama nerde. Kendimizi zor geçindiriyoruz. Neyse efendim, çocuk yalvarıp yakarıyor. Hava da soğuk. “Gel içeri biraz ısın” dedim. Bir de çay içirdim. Havadan sudan bir iki lafladık. Çocuğu gözüm tuttu. Ama ufacık dükkân kendim bile kimi gün akşama kadar oturuyorum. Çocuk “Ben sesin işlerini düzeltirim, dedi. Hem öyle bir düzeltirim ki, dedi, buraya sığmazsın ikinci üçüncü dükkânı açarsın.” Tabi ikna olmadım. “Ama çocuk bana bir şans ver, dedi. Bir ay karın tokluğuna çalışırım, dedi. Sonra bakarsın dediğimi yaparsam kârdan %25 alırım. Yok, yapamazsam beni kov, dedi.” Düşündüm kaybedecek hiçbir şeyi yok. Yalnız çocuk dükkânda yatacak. İçerde bir dünya ayakkabı var. Sonunda o konuda da anlaştık. Ben giderken dükkânı üstünden kilitleyip gideceğim, kepenkleri de çekeceğim. Çocuk başladı çalışmaya. Pek bir iş yaptığı yok. Hoş, yapacak iş de yok ya. Allah var ben bir ay çalıştırıp işten çıkarmayı düşünüyorum. O ara dükkânda bir aynanın yerini değiştirdik. Bizim eleman bir köşeye geçti. Gözünü kırpmadan aynacıları seyrediyor. Ne tek kelime ediyor, ne de kıpırdıyor. Ayna takıldıktan sonra birden ayağa kalktı, yanıma geldi. Usta bana para ver, dedi. Ne yapacaksın parayı? dedim. Cama yazı yazdıracağım, dedi. Ne yapacaksın yazıyı? Dedim. Sen karışma, dedi. Neyse parayı verdik. Oğlan dışarı çıktı, iki saat kadar sonra bir reklâmcıyla beraber geldi. Ben “Ne yapıyorsunuz?” diyecek oldum. Eleman “Sen karışma” dedi. Karışmadım. Cama kocaman harflerle “Tadilat nedeniyle indirim” yazdırdı. Sonra da aldı eline kalemi bütün malların etiketlerini bir ikişer lira yükseltti. Hepsinin sonu da 99 diye bitiyor. 14,99- 9,99- 24,99- 19,99. “Oğlum ne yapıyorsun?” dedim. “Sen karışma” dedi. “Yahu oğlum ne zaman tadilat yaptık?” dedim. Sinsi sinsi gülümsedi, “Aynanın yerini değiştirdik ya” dedi. “E oğlum indirim, dedim, ticaret abi ticaret” dedi. Ben şaşkın şaşkın olacakları seyrediyorum. Çok geçmeden bizim işler bir açıldı bir açıldı. Dükkân dolup dolup taşıyor. Raflar boşalıyor. İşe yetişemez olduk. Bizim elemanla bazen göz göze geliyoruz, ben sana demedim mi dercesine gülümsüyor. Bir iki hafta geçti. İşler yine durgunlaştı. Beni aldı bir telaş. Yeni mallar sipariş etmiştik, onlar da geldi. Oğlana uyduk yeni mal getirttik, işler eskisi gibi durgun. Bizim eleman yine başladı düşünmeye, bir köşede hiç konuşmadan oturuyor. Derken bir ara etrafa bakınmaya başladı. Sonra gözleri masanın bacağına kilitlendi. Bizim elaman hemen fırladı ayağa. “Ne oldu?” falan dedim, “Sen karışma” dedi. Çıktı gitti. Bir iki saat sonra yanında bir adamla geldi. Masanın çekmecelerini boşaltıp, masayı ters çevirdiler. Meğer masanın ayağı kırıkmış da haberim yokmuş. Elemanın yanında getirdiği adam masanın bacağını çaktı. Sonra masayı düzelttiler. Yine geldikleri gibi beraber çıktılar. Nereye diyeceğim ama elemanın ne diyeceğini biliyorum: Karışma. Bizim elaman bir iki saat sonra reklâmcıyla çıktı geldi. Camdaki yazıyı söktüler. Yerine yine kocaman yazılarla “Tamirat nedeniyle indirim” yazdılar. Ama bu defa yazıların renkleri ve şekilleri farklıydı. Sonra eleman malların fiyatlarını arttırdı. Bizim işler yine açıldı. Dükkân dolup taşıyor. Müşteriler birbirlerini ezecek. İki üç hafta çok güzel iş yaptık. Sonra işler yine durgunlaştı. Ben artık işin tekniğini kavradım. Elemanı işten çıkarmanın derdindeyim. %25 kârla anlaşmıştık. Eleman para istemeye başladı. Ben her seferinde para yok, ödeme yaptık, zarar ettik, kâr ettik deyip bir şekilde başımdan savıyorum. Mahsus yeni mal da almıyorum. Aslında hakkını vermekten kaçmıyorum ama hem parasını verip hem de seni işten çıkardım demek olmaz. Bir sabah dükkâna geldim bir de baktım ki kepenk yarısına kadar kalkmış, cam kırık. İçeri girdim tahminimde yanılmamışım. Çocuk kasadaki parayı alıp kaçmış. Başkası olsa hemen polisi arar, ortalığı ayağa kaldırır değil mi? Değil mi?

-Evet

-Ben hiçbir şey yapmadım. Zaten böyle olmasını istiyordum. Kasaya hakkı olan parayı bırakmıştım. Parayı alıp kaçmış. Hemen aynı gün çıkıp cadde üzerinde geniş bir mağaza kiraladım. Cama da kocaman harflerle yazıyı yapıştırdım “Tebdilat nedeniyle indirim” Fiyatları da birer ikişer lira arttırdım. Hepsinin de sonu 99’la bitiyor. 11,99- 14,99- 29,99iki hafta geçti işler yavaşladı. Ben de tıpkı bizim eleman gibi düşünmeye başladım. Sonra bir müşteri geldi. Bir eliyle ayakkabı giyerken diğeriyle de masaya dayanıyordu ki masanın üzerindeki bardağı düşürdü. Hemen ertesi gün cama bir yazı daha “Tahribat nedeniyle indirim” Yine fiyatları bir iki lira yükselttim, yine hepsi 99’la bitiyor. İşler yine açıldı, üç hafta sonra yine duruldu. Sonra ben peş peşe indirim yazıp fiyatları yükseltmeye başladım. Bir tebligat aldım, “Tebligat nedeniyle indirim” dedim, bir müşteri ayakkabı beğenip parasını verdi, işe gidiyorum akşam alırım dedi. Ayakkabıyı teslim ettim hemen cama yazıyı yapıştırdım “Teslimat nedeniyle indirim”, etiketleri de birer ikişer lira arttırdım, tabi hepsi de 99’la bitiyor. Ben indirim üstüne indirim yapıyorum, “Tertibat nedeniyle”, “Tahsilât nedeniyle”, Mağaza birken iki, ikiyken üç, dört oldu. Artık ayakkabıları kendim imal etmeye başladım. Cama yeni yazılar yapıştırıyorum “İmalat nedeniyle indirim”. Elektrik faturası çok geldi “Sarfiyat nedeniyle indirim” şubelerden birisinin açılışına belediye başkanı geldi “Teşrifat nedeniyle indirim” velhasıl bugünlere geldik. İşte böyle kardeş. İşin özü bu. Yalnız şu aralar işler biraz durgunlaştı yeni bir indirim yapmam lazım.

-Çok ilginç.

-Öyle

-Teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim.

-Ben teşekkür ederim.

-Ben müsaadenizi isteyeyim.

-Yine beklerim. Bir dakika, bir dakika bir şey soracağım. Bu bizim yaptığımız neydi?

-Röportaj

-Yok yok bunun Arapça bir adı daha vardı

-Mülakat mı?

-Hah mülakat. Hay ağzına sağlık. Oğlum gelin buraya hemen bizim reklâmcıyı arayın, cama yeni bir yazı hazırlasın “Mülakat nedeniyle indirim” radyolara gazetelere falan da haber verin, mağazalarımızda mülakat nedeniyle büyük indirim başladı. Şu fiyatları da üçer beşer lira arttırın.


Yorumlar - Yorum Yaz