Okuyacaktım Ama..

            OKUYACAKTIM AMA..

            Bir kitap arıyordum. Kitapçılara baktım, bulamadım. Bir iki arkadaşa sordum, onlarda da yoktu. İlk halk kütüphanesinde vardır dediler. Çok da önemli bir kitap değildi, biraz da kütüphaneye gitmeyi canım istemedi. Neden derseniz, o da apayrı bir konu. Ortaokulda öğretmen beni zorla kütüphanecilik koluna yazdı. Zorla güzellik olmaz demişler. Ben kütüphane nöbetlerinden kaçardım, bu yüzden çok dayak yedim. Üniversiteye hazırlanırken lisede iki defa kütüphaneye gittim, birinde kapıdan kovuldum birinde içerden. Neyse bırakalım bunları velhasıl kütüphane lafını duyunca kitabı aramaktan vazgeçtim. Üç beş gün sonra, uzaktan akrabalarımız akşam oturmaya geldiler. Sohbet esnasında hiç yeri yokken kütüphane konusu açıldı. Bana “Sen bilirsin, kütüphane nerede?" dediler. Ne diyebilirim, “Bilmiyorum.” dedim. Evdekilerle düşündük, bir ara “Burada kütüphane var mı ya?” dedim. Ama olmalıydı. İşte o akşam kitabı arama istediğim yeniden doğdu. Aslında kitap bahaneydi kütüphaneyi merak ediyordum. Bakalım bu defa neresinden kovulacağız?

Ertesi gün evden çıktım, bu kütüphaneyi kim bilirdi, ilk aklıma gelen Necati Bey oldu. Necati Bey edebiyat öğretmeni, ailecek görüşürüz. Gerçi evinde kitap görmedim ama kütüphanenin yerini de bilmeyecek değil. Necati Bey’i öğretmen evinde buldum, kütüphanenin yerini sordum, etrafındakilere baktı önce. Hiçbirinden ses çıkmayınca “Adliyenin karşısında” dedi. Düşündüm orada postane var, “Emin misin?” dedim, “Tabi canım. Eminim.” dedi, çaktırmadan da göz kırptı. Ne demek istediğini anlamadım, teşekkür edip çıktım. Dediği yere gittim, düşündüğüm gibi orada postane vardı. Bir büfeye sordum, “Buralarda kütüphane var mı?” diye, adam “Bu sokakta yok ama arka sokakta varsa bilmiyorum” dedi. Arka sokak, ön sokak derken epey dolaştım. Yoruldum da. Ama inatçıyımdır, dolaştıkça inadım daha da arttı.

Bir yere oturup sakin kafayla düşündüm. Bu kütüphanenin yerini kitapçılar bilir. Girdim bir kitapçıya sordum bilmiyor, ikinciye, üçüncüye derken dördüncü kitapçı, “Belediyenin arka sokağında” dedi. O sokakta hep kafeler var, kütüphane hatırlamıyorum. Gittim, kütüphane mütüphane yok. Tam “Başlayacam kütüphanesinden” deyip vaz geçecektim ki, liseden arkadaşım, Seyfi ve oğluyla karşılaştım. Hayırdır falan derken, “Kütüphaneyi arıyorum” dedim. Oğlan, “Amca kütüphane Cumhuriyet Mahallesi'nde” dedi. “Oğlum, orası kenar mahalle, orada kütüphane ne arar?” dedim. “Valla amca, orada, dedi. Önceden çarşıdaydı ama sonra taşıdılar” dedi. “Hiç gittin mi?” dedim, “Kütüphaneye değil ama yanındaki parka çok gittim” dedi.

İnat değil mi, gittim. Gittim ama Cumhuriyet Mahallesi şehrin dışına doğru sonradan kurulmuş bir mahalle hiç umudum yok. Mahalleye vardım, sıkı durun kütüphaneyi de buldum. Buldum ama nasıl Cumhuriyet Mahallesi'nde tam 7 bakkala 3 kahvehaneye 2 berbere 12 vatandaşa 1 karakola 1 de muhatara sorarak. Gerçekten de ilimizin bir kütüphanesi varmış. Ama. Aması var daha. Kütüphanede kitabı bulamadım. Bulsam okuyacaktım ama.. Hiç öyle bizim millet okumuyor falan demesinler.


Yorumlar - Yorum Yaz