• Mehmet Pektaş
    • Şair-Yazar
Cesur Kaşifler çıktı.
5 kitaplık yeni seri. Çocuklar bu seriyi çok sevecek.
Adam Olacak Çocuk Serisi
Seri yeni kitaplarla devam ediyor.
Macera kitapları çıktı.
Dr. Mehmet Pektaş'ın 5 kitabı birden çıktı.

Ana sayfa

On beş günü yoğun bakımda olmak üzere yirmi günlük bir hastane macerasının ardından Cengiz ve sağ kolu Mert eski hayatlarına hızlı bir giriş yaptı. Parklardan renk renk güller toplayarak başladılar işe. Chat cpt’den ürettikleri aşk mesajlarından bazılarını patates hattan Aysel’e gönderdikten sonra ofise kapanıp pencere önünde Aysel’in gelişini beklemeye başladılar. Mert, Aysel’i sokağın başında görür görmez Cengiz’in talimatıyla yerinden fırladı. Pasajın merdivenlerine gül yaprakları serpti. Aysel, kısacık boyuyla basamakları büyük bir keyifle âdeta zıplayarak tırmandı. Merdivenin başında elinde gül buketiyle bekleyen Mert’i görünce keyfi bir kat daha arttı. Mert: “Abla bu çiçekler sana. Ofis kapalı olunca çiçekçi bize bıraktı.” diyerek elindeki buketi Aysel’e uzattı. Aysel: “Ay bunlar da ne böyle? Kim göndermiş acaba?” dedi. Buketin arasında not veya isim de göremeyince cilveli cilveli, “Ay ismini falan da yazmamış!” dedi.Mert:
Derginin bu sayısında Mehmet Pektaş’ın yanı sıra Bosnalı Sabit, Cemâl Divan, Nurgül Kaynar Yüce, Tacettin Şimşek, Halit Yıldırım, Mehmet Osmanoğlu, Fazıl Özden, Murat Kahraman, Kadir Köse, Aslan Avşarbey, Hızır İrfan Önder, Memik Kömekçi, Ali Armut, Feyzullah Arslan, Feyyaz Sağlam, Salman Kapanoğlu, Mustafa İmir ve M. Nihat Malkoç’un yazı ve şiirleri yer alıyor.
Plazadan çıkarken Taylan Cengiz’e yaranmak için esip yağıyordu. “Bir bırakmadınız ki şunun ağzını burnunu eline verseydim.” Mert ise Cengiz’in kalbindeki yeri bu gerzeğe kaptırmamak için ağır abi rolüne bürünmüştü. “Ne olacaktı ha herifi dövseydin? Gerçi dövemezdin de farz et ki dövdün. Adam tüm güvenliği başımıza yığacak sonunda iyice bir dayak yiyecektik. Sadece dayak mı? Haydi bir de polis ve adliye… İşin yoksa savcıya derdini anlat. Bir de içeri girmek var işin sonunda…” Taylan hâlâ ayağını gazdan çekmiyordu. “Ben gerekirse Cengo abim için kuzu kuzu girer içerde yatarım. Ben Cengo için gemileri yakmışım be!” Mert’in tahtı sallanıyordu. Acilen bir şey söylemeliydi. “Bekâra karı boşamak kolay tabii. Lan oğlum sen kuzu kuzu yatardın da Cengo gibi bir kurt senin gibi haddini bilmedik bir zağar yüzünden içeride yatamaz. Adamın onca sorumluluğu yanında zaten adliye ile onca sorunu var. Çeneni tut, akıllı ol… Rüzgâra karşı işenmez, bunu da o boş kafana sok.”
Derginin bu sayısında Mehmet Pektaş’ın yanı sıra Necdet Rüştü Efe, H. Musa Tuncer, Mehmet Gözükara, Feyzullah Arslan, Halit Yıldırım, Mehmet Özcan, Celil Çınkır, Tacettin Şimşek, M. Nihat Malkoç, Aslan Avşarbey, Metin Yalçın, Ali Armut, Kadir Köse, Mustafa Acar, Salman Kapanoğlu, Mustafa İmir, Leyla Yıldırım, Nurgül Kaynar Yüce’nin yazı ve şiirleri yer alıyor.
Kolpacılık Sanatı El Kitabı’nın yazarı ve Kolpacılar Birliği Onur Ödülü sahibi Cengiz, kendisine atılan konuma geldiğinde Mert ve Mert’in amcasının oğlu Taylan onu bekliyordu. Daha ilk defa karşılaşmalarına rağmen Taylan ağzını yüzünü eğerek, “Naber Cengo?” diye lafa girdi. Gece hayatı, her türlü nane derken karşısındakilerin konuşmasına bile fırsat vermeden muhabbeti üçüncü dakikasında bel altına indirdi. Cengiz süper güçleri sayesinde bu pervasız, patavatsız, cıvık, yılışık, gevşek adamın gözlerinden beynine doğru giriş yaptı. Boş şişeleri, pizza kutularını, ambalaj artıklarını, poşetleri, ortalığa atılmış kıyafetleri, ayakkabıları, iddia kuponlarını, at yarışı gazetelerini, tabağı çanağı itekleyerek birkaç adım ilerledi. İçerisi zaman zaman televizyonlara çıkan çöp evlerden farksızdı. Bozuk yemek, alkol, çorap ve daha bin bir türlü kokuyla karışık yoğun duman da cabası…
 1  ...