• Mehmet Pektaş
    • Şair-Yazar
Cesur Kaşifler çıktı.
5 kitaplık yeni seri. Çocuklar bu seriyi çok sevecek.
Adam Olacak Çocuk Serisi
Seri yeni kitaplarla devam ediyor.
Macera kitapları çıktı.
Dr. Mehmet Pektaş'ın 5 kitabı birden çıktı.

Ana sayfa

Cengiz bir taraftan koşuyor bir taraftan da kendisini kovalayan Aysel’e yalvarmaya devam ediyordu: “Yapma abla! N’olursun affet. Ben ettim sen etme. Ablaa!” Cengiz üzerinde dizlerine kadar gelen papyonlu bir gömlek, omzundan beline doğru maşallah yazılı bir kuşak ve başında sünnet şapkası olduğunu fark etti. Aysel kısacık boyuna ve topuklu ayakkabılarına rağmen âdeta at gibi koşuyordu. Elindeyse hemen hemen kendi boyunda dev bir makas vardı. Makası şaklata şaklata Cengiz’e seslendi. “Kaçma bakim! Gel buraya. Azıcık ucundan kesicem o kadar.” Makasın her şaklayışında tüyleri diken diken olan Cengiz, göz ucuyla arkaya baksa da peşindeki yüzü seçemiyordu. Ekranlardan alışık olduğumuz teknikle Aysel’in yüzünü buzlanmış hâlde görüyordu. Cengiz, ansızın kendini bir çıkmaz sokakta buldu. Önündeki duvarı aşmak için birkaç hamle yaptı ama buradan atlamak imkânsızdı. Sırtını duvara dayayıp ağlamaklı sesle yalvarmaya devam etti: “Ablacım valla benim bir kabahatim yok.”
Derginin bu sayısında Mehmet Pektaş’ın yanı sıra Âşık Hüseyin Çırakman, Erdoğan Öner (Vakârî), Tacettin Şimşek, Nurgül Kaynar Yüce, M. Nihat Malkoç, Halit Yıldırım, Süleyman Teyek, Mustafa Acar, Kirman Rüstemli, Aydın Battal, Yemliha Gürlek, Ali Parlak, Murat Kahraman (Murâdî), Musa Serin, Hacı Musa Tuncer, İhsan Nazik, Yahya Özkök, Durdu Güneş, Mehmet Gözükara’nın ’un yazı ve şiirleri yer alıyor.
Mert, pantolonunu sıyırmış, köpeğin ısırdığı yere kolonya ile pansuman yapıyordu. Kolonyalı pamuk baldırındaki yaraya değdikçe canı yandığından gayriihtiyari üĘ eyip duruyordu. “N’aber Mert!” diyen patronunun sesiyle irkildi. Pantolonunu toparlarken, “Abi, valla köpeğin tüm dişleri kıçıma geçmiş. Bir hastaneye mi gitseydik, kuduz falan olurum da…” diye karşılık verdi. Cengiz, koltuğa geçerken Mert’in kafasına bir fiske vurdu, umursamaz bir tavırla konuştu: “Seni değil köpeği götürmek lazım hastaneye.” Mert yaralı tarafı sakınarak sağlam yerinin üzerine yan bir şekilde oturdu: “Niye öyle dedin abi ya?” Cengiz koltuğa kurulup bacaklarını masanın üzerine uzatmıştı: “Geçse geçse senden ona hastalık geçer oğlum. Onların köpeklerine senden iyi bakılıyor. Aşısı falan tamdır merak etme. Geçer birkaç güne, arayan soran var mı?” Mert, karalama de eri olarak kullanılan ajandayı önüne çekti. Bu sırada yaralı tarafı oturduğu yere temas ettiğinden canı yandı: “Ahh! Olmaz olur mu abi, sabahtan beri tam 27 kişi geldi.” dedi
Derginin bu sayısında Mehmet Pektaş’ın yanı sıra Âşık Kara Mehmet, Ahmet Sami Benli, Tacettin Şimşek, Nurgül Kaynar Yüce, H. Musa Tuncer, Halit Yıldırım, Ali Parlak, M. Hanifi Yılmaz, Aslan Avşarbey, Musa Serin, Mustafa İmir, Kadir Köse, Salman Kapanoğlu, Mustafa Berçin, Hızır İrfan Önder, Eyyub Azlal, M. Nihat Malkoç’un yazı ve şiirleri yer alıyor.
Cengiz’in emlak ofisi yangından mal kaçırır gibi bir gecede taşınmıştı. Bir masa birkaç sandalye birkaç da ıvır zıvırdan ibaret olan malzemeler Mert’in pazarcılık yapan amcaoğlunun panelvan minibüsüne rahatlıkla sığmıştı. Yeni ofis biraz arka sokakta gibi görünse de çok işlek iki caddenin arasındaydı. Tarifi çok kolay olmakla birlikte, tarifsiz de kolay kolay bulunamayacak bir konumdaydı. Yani tam Cengiz’i istediği gibi… Binanın giriş katında sıra dükkânlar vardı. Üst katta Cengiz’in ofisi ile birlikte bir muhasebeci, bir turizm acentesi, bir diş kliğini, bir psikolog, bir kuaför, bir de emlakçı vardı. Daha üst katlar ise daireydi. Cengiz, has elemanı Mert sayesinde bulduğu yerine ilk gelişinde kapılardan birinde Önder Emlak yazısını görünce bir an duraksamıştı. Elemanıyla göz göze gelmiş ve bir süre sonra her ikisinin de yüzünde aynı sinsi tebessüm belirmişti. Bu sırada hiç dudakları kıpırdamadığı hâlde aralarında şöyle bir diyalog bile geçmişti: Cengiz içinden: “Kim lan bu Önder Emlak?” diye sordu. Mert de
 3  ...