• Mehmet Pektaş
    • Şair-Yazar
Cesur Kaşifler çıktı.
5 kitaplık yeni seri. Çocuklar bu seriyi çok sevecek.
Adam Olacak Çocuk Serisi
Seri yeni kitaplarla devam ediyor.
Macera kitapları çıktı.
Dr. Mehmet Pektaş'ın 5 kitabı birden çıktı.

Ana sayfa

Günler geçti, düğün günü geldi çattı. Cuma günü sabahtan maskemi takınıp Mahmut’un evinin önüne gittim. Köylülerden de gelenler olmuştu. Ben insanlarla temas etmemek için geri geri duruyordum. Mahmut beni gördüğü yerde iş yüklüyordu: “El gibi durma muhtarım. Şunu getir, bunu götür.” Etrafı sulayıp güzelce süpürdük. Evin önüne bir branda çektik, altına sandalyeleri sıraladık. Seyyar kabloya ampulleri bağladık. Uygun bir yere çalgıcılar için küçük bir gölgelik daha kurduk. Gölgeliğin altına bir masa iki sandalye koyduk. Damın altına da kazanlar kuruldu. İşleri yoluna koyunca sandalyelere oturduk, gençlerden biri çay getirdi. Arkadaşlarla hoşbeşe başladık. Mahmut üzerine bir takım elbise çekmiş, kaymak gibi de tıraş olmuş, sırıtarak geldi yanıma oturdu. Ben sandalyemi az öteye çektim. O iyice yanıma sokulup saatine baktı: “Saat ona geliyor. Çankayalı Niyazi neredeyse gelir.” dedi.
Derginin bu sayısında Mehmet Pektaş'ın yanı sıra Orhan Veli Kanık, Tacettin Şimşek, Nadir Aşçı, Muzaffer Uslu, Halit Yıldırım, Hacı Musa Tuncer, M. Nihat Malkoç, Erdoğan Erbay, Hikmet Özdemir, Talip Kazgı, Ertuğrul Çoban ve Hilmi Kınalı'nın yazı ve şiirleri yer alıyor.
Hiç istemediğim hâlde ben de sistemin bir parçası olmuştum. Pek çok sorumluluğum vardı. Her gün gitmek zorunda olduğum bir işim, gözüne girmeye çalıştığım amirlerim, emir aldığım şeflerim... Benim altımda da bana yaranmaya çalışan insanlar bulunuyordu. Üç kuruş prim için kendimizi paralıyor, tüm enerjimizi iş için sarf ediyorduk. Bazen patronlarımız için bir makineden bile değersiz olduğumuzu düşünüyordum. Çünkü makineler bozulduğunda işler duruyor, herkes arızanın bir an önce giderilmesi için seferber oluyordu. Bizimse hastalanmamız bile yasaktı. Hele ki rapor alırsanız büyük bir suç işlemiş gibi muamele görüyordunuz. Hasta yatağınızda iş yerindekinden fazla yorulduğunuz oluyordu. Akşama kadar telefonunuz susmuyor, ne hâlde olursanız olun iş yerine acilen gelmeniz bile isteniyordu.Tedavisi uzun sürecek ağır bir hastalığa yakalandığınızda ise kendinizi kapının önünde buluyordunuz. Yerinizin doldurulamayacağını sanmayın.Hemen ertesi gün aynı kapının önünde sizden boşalan yeri doldurmak için kuyruklar oluşuyor
Gırgır şamata Kara Ali’nin depodan bozma bürosuna vardık. Bizim köyün bütün düğünlerini yıllardır Kara Ali yaptığından köyü yediden yetmişe tanırdı. Mahmut kapıdan girerken maskesini çıkardı. Kara Ali ile kucaklaştı. Ben maskemi iyice yukarı çektim. Şöyle uzaktan selam verip oturayım diye düşündüm. Kara Ali, Mahmut’tan uzaklaştıktan sonra benim üstüme geldi. “Çıkar su maskeyi yüzünü görek ağam.” dedi. Maskeyi aşağı indirip boynuma sarıldı. Aylardır virüs korkusuyla yaşıyordum, bazen hiç istemesem de insanlarla temas etmek zorunda kalıyordum. Böyle anlarda psikolojik olsa gerek sağım solum kaşınmaya başlıyordu. Kara Ali, beni bıraktıktan sonra yine kaşınmaya başladım: “Çay söylüüm ağam.” dedi. Mahmut: “Ali, önce bir su ver. Dilim damağım kurudu.” dedi.
Derginin bu sayısında Mehmet Pektaş'ın yanı sıra Ümit Yaşar Oğuzcan, Tacettin Şimşek, Sabahaddin Karadaş, Lütfü Şehsuvaroğlu, Halit Yıldırım, Güngör Çakmakçı, Hikmet Özdemir, Dursun Yeşil, Salman Kapanoğlu, Hacı Musa Tuncer, İsmail Kılınç, Sabit Eymen, Haydar Ali Nacar ve Şakir Şükür'ün yazı ve şiirleri yer alıyor.
... 37 ...