İslam Dünyası

Hikâye meşhur.

Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe atarak yakacaktır. İbrahim’in suçu (!) çok büyüktür. Putperestlerin putlarını kırmış, insanları Allah yoluna çağırmış, tanrılık iddiasındaki Nemrut’a karşı çıkmıştır. Bu yüzden İbrahim’in atılacağı ateş de çok büyük olmalıdır. Halk seferber olur, günlerce, haftalarca odun toplanır, dağ gibi yığılır. Yakılan ateşin alevleri göklere çıkmaktadır. Halk Nemrut’un ateşi için odun toplarken, hikâye bu ya bir karınca, ağzına bir damla su almış ateşe doğru ilerler. Koşuşturma arasında karıncanın bu garip halini görenler şaşırır, ne yapmaya çalıştığına anlam veremezler. Derken bir tanesi dayanamaz sorar, “Yahu ne yapıyorsun sen?” Karınca dile gelir “Ateşe su taşıyorum” Adamın şaşkınlığı daha da artar “Senin ağzındaki bir damla suyla bu dağ gibi ateş söner mi?” Öyle ya, dağ gibi ateş bir damla suyla söner mi? Sönmediği gibi küçük karıncacığı da yutuverir. Karınca, “Ben de biliyorum bir damla suyla ateşin sönmeyeceğini.” der ve ekler, “Ama en azıdan safımı belli ediyorum.”

***
İslam dünyası inim inim inliyor. Nereye baksak kan ve gözyaşı..

Mısır’da bütün dünyanın önünde göstere göstere darbe yapıldı. İsrail’in beslemesi Sisi, 1 yıllık seçilmiş iktidarı devirdi. Ardından namaz kılan insanların üzerine kurşun yağdırdı, onlarca kişiyi katletti, yüzlercesini yaraladı. Yetmedi, bu defa Rabiatü’l-Adeviyye meydanında insan avına çıktı. Çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, kadın, erkek demeden binlerce kişiyi katletti, on binlercesini yaraladı. Hastaneler yaralılarla doldu taştı, cesetleri koyacak yer bulamadılar.

Suriye’de Esed, köşeye sıkıştıkça zulmünü arttırıyor. Ülkeyi iktidar hırsıyla kan gölünü çevirmiş durumda. İç savaşta 100.000 kişinin hayatını kaybettiğinden bahsediliyor. Hele hele son yaptığı kimyasal saldırı karşısında söyleyecek söz bile bulamıyoruz. Esed’in zulmü bizim hayal gücümüzü çoktan aştı. Esed’e baktıkça zalimliğin son noktası görüyoruz. Vicdan sahibi bir insan bundan fazlasını herhalde yapamaz. Sarin gazı ile masum yavruların nasıl katledildiğini içimiz kan ağlayarak izledik. El kadar bebeklerin şahsında insanlığın nasıl can verdiğini gördük. Biz televizyonlardan izlerken bile kahrolurken zalim Esed nasıl uyuyabiliyor acaba!

Müslümanlar uzak Asya’da, Arakan’da da kan ağlıyor. Sırf Müslüman oldukları için insanlar akıl almaz muamelelere maruz kalıyorlar. Arakan bir açık hava hapishanesine dönüşmüş halde. Cinayetler, tecavüzler, toplu tutuklamalar.. Müslümanların siyasi parti ve dernek kurmaları yasak, devlet memuru olmaları yasak, ev telefonuna sahip olmaları, gece vakti sokağa çıkmaları ve izinsiz evlenmeleri yasak.. Müslümanların satın alabileceği ürünler bile sınırlı. Buna cep telefonu kontörü de dahil. Yaşadıkları Rahingya bölgesinden başka yere seyahat edebilmeleri için Budist yönetimin onayı gerekli.

Köyler yakılıp yıkılıp talan ediliyor. Binlerce Müslüman katledilirken yüz binlercesi göç etmek zorunda kalıyor. Sadece bir haftada 28.000 Müslüman’ın evlerini terk etmek zorunda kaldığını, bir günde 10.000’e yakın evin yakıldığını biliyoruz. Camiler “isyanın merkezi” olduğu gerekçesiyle kapatılmış, imamlar namaz kıldırıldıkları için işkencelerle katlediliyor.

Zulümden kaçan 500.000 Müslüman Bangladeş’e sığınmış durumda. 500.000 kişinin yalnızca 29.000’i kamplarda kalıyor diğerlerinin en temel insani ihtiyaçları bile karşılanmıyor. Gıdasızlıktan ve susuzluktan salgın hastalıklar baş göstermiş.

1949’dan bu yana işgal altında tutulan Doğu Türkistan’da Müslümanlara karşı türlü eziyetler ve asimilasyon yapılıyor. 2001'de Irak'ın işgalinden sonra ülkede başlayan iç savaş hala devam ediyor. Filistin işgal altında, Gazze 2006’dan bu yana kuşatmada. Lübnan’da mezhep gerilimi tırmanıyor, camilerde bombalar patlıyor, ülke iç savaşa doğru gidiyor. Pakistan ve Bahreyn’de de mezhep kavgaları yaşanıyor. Afganistan’da güvenlik güçleri ile Taliban milisleri arasında çatışmalar yaşanıyor. Arap Baharı’nın başladığı ülke olarak bilinen Tunus’ta suikastlarla ülke karanlığa sürükleniyor. Libya’da aşiretler arası çatışmalar devam ediyor. Çeçenistan’da, 22 yıldır devam eden çatışmalarda, 250.000 insanın hayatını kaybettiği, yüz binlerce yaralı olduğu tahmin ediliyor. Afrika ise açlık ve çatışmalarla boğuşuyor. Öbür yandan ABD ve Avrupa’da İslamafobi körükleniyor. Velhasıl İslam âlemi çok ciddi sınavlardan geçiyor. İnşallah Müslümanların çektiği bu acılar büyük sevinçlere dönüşecek. Yaşanan acılar, uyanışımıza ve dirilişe vesile olacak. Bu sancılar doğumun yakın olduğunu müjdeliyor.
 
İnanıyoruz ki “Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. (İnşirah Suresi/5-6)”

Ve yine inanıyoruz ki: “Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır. (Saff Suresi/8)
           
Biz tekrar Hz. İbrahim ve karınca hikâyesine dönelim.

Hz. İbrahim, ateşe atıldı. Allah’ın "Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol! (Enbiya Suresi/69)" emriyle o ateş bir gülistana döndü. İbrahim’i yakmadı.

Geçmişte Nemrutlar kazanamadığı gibi, bugün de Sisiler, Esedler kazanamayacak. Zafer dün olduğu gibi bugün de İbrahimler’in olacak.

Bize düşen safımızı belli etmek. Ve bir damla da olsa yanan ateşe su taşımak. Kimden yanayız, Nemrut’un ateşine odun taşıyanlardan mı, yoksa yanan ateşe taşıyanlardan mı? Bizim gücümüz ateşi söndürmeye yetmeyecek. Ama unutmayalım

“ALLAH, SABREDENLERLE BERABERDİR.”

Yorumlar - Yorum Yaz